Asteya:
Maddi Ve Manevi Anlamda ‘Çalmama’ Yasası
Yoga, bedeni çalıştıran hareketlerin yanı sıra felsefî bir yaşam öğretisini içinde barındırır. Yoga felsefesinin temelini oluşturan Niyama’lar ve Yama’lar, doğru yaşam yolları ve ahlaki kodlar olarak tanımlanabilir. 5 adet Yama ve 5 adet Niyama, bolluk, bereket, mutluluk, barış, neşe ve özgürlük için gerekli olan iç ortamın nasıl yaratılacağına dair güçlü ilhamlar içerir.
Yama’lardan Asteya; yaşayan tüm canlıların hayatlarından, zamanlarından, emeklerinden, fikirlerinden, duygularından ve sahip oldukları maddiyattan çalmamak. Bütünsel olarak hem maddi hem de manevi alanda ‘hırsızlık yapmama’ yasasıdır. Bu noktada çalmamak istiflememek anlamına da gelir ve bu kelimenin altında aslında derin bir bakış açısı vardır. Asteya anlayışını toplumsal düzeyde genişletirken Gandhi: “İnsanoğlunun yapay/sahte ihtiyaçlarla ilgili duyduğu ihtiras ve kıskançlık da çalmaktır.” der.
Çalma isteğinin temelinde kendimiz için ihtiyacımız olan şeyi yaratabileceğimiz konusunda kendimize inancımızın olmaması yatar aslında. “Yeterince iyi değilim” düşüncesi ve yetersizlik hissiyatıyla kendi içimizdeki değerleri unutup etrafla ilgilenmeye başlarız, bunun sonucunda da ‘bizde olmayan ve onlarda olan’ gibi bir kıyaslamaya gireriz.
Size ait olmayan bir şeyi – sadece fiziksel şeyleri değil; zaman, enerji, duygular gibi soyut şeyleri de- almanın yani “çalmanın” da ötesinde, ihtiyacınız olmayan birçok eşyayı istiflemek de aslında yapılmaması gereken bir şeydir bu anlayışa göre.
Asteya ile kastedilen şey aslında kendimizi mutlu ve tamamlanmış hissetmek için kendimizin dışındaki şeylere; dışarıdaki hayata, başka insanlara, kendi dışımızdaki fiziksel veya manevi şeylere yönelmeyi bırakmamız gerektiğidir. Bunun yerine hep bahsedilen “anda olmak” halinin yanı sıra, kendimizi sadece şu an olduğumuz halimizle olduğumuz gibi tam ve bütün hissetmemiz gerektiğini vurgular. Asteya yasasını daha iyi anlamak için günlük hayata adapte edebileceğimiz bakış açılarını şu şekilde özetleyebiliriz;
Yeterince iyi olduğunun farkına varmak
Yeterince iyi olduğunuzu fark eder ve kabul ederseniz istediğiniz her şeyi kendinizin yaratabileceğini bilirsiniz. Böylece dışarıda olanı sürekli olarak ‘alma’ isteği yerini -yeteri kadar alma- duygusuna bırakır.
Sürekli dışarıya bakmak yerine içe dönmek
Dışarıdaki olup biten durumlara ya da insanlara bakarak kendi hayatımızı ya da benliğimizi karşılaştırmak bizi hırs, öfke, kıskançlık ve sürekli sahip olma, yetinememe gibi negatif tutumlara yönlendirir. Bunun yerine içe dönerek kendimizde var olan cevherlerin farkına varmalıyız.
Bolluk, bereket ve iyi olana odaklanmak
Eksik olana odaklanmak yerine elinizde olanın farkına varın ve tıpkı bir tohum gibi onu en iyi şekilde değerlendirmenin, büyütmenin ve paylaşmanın yollarını arayın.
Kişilerin maddi ve manevi sahip oldukları şeyleri takdir etmek
Çalma kavramı sadece maddi dünyada değil manevi alanda da olabilir. Farkında olmada birinin emeğini, yeteneğini, yarattığı fikri ya da zamanını çalıyor olabiliriz. Kıskançlık, hırs, öfke gibi duygulardan arınıp onun da bizim gibi bir insan olduğunu hatırlamalı ve sahip olduklarını takdir etmeli, onurlandırmalıyız.
Şükretmek ve minnet duymak
Attığımız adımda, yediğimiz yemekte ve aldığımız her nefeste evrenin bolluğunu hatırlayarak bu anı yaşadığımız için şükretmeli ve minnet duymalıyız.
Yaşadığımız dünyanın sadece bize ait olmadığını hatırlamak
Evde ailemiz, dışarda arkadaşlarımız ve sosyal çevremiz, onun dışında tüm kainat ve doğa ile iç içeyiz. Bu farkındalığı hayatımıza davet edip attığımız her adımın tüm varoluşu etkilediğini anlamalıyız. Bitkilerden hayvanlara, yaşayan tüm canlıların -yaşam haklarından- çalmadan, etik bir hayat sürmeliyiz.